Bir önceki yazıda ünlü yazarların günlük rutinlerinden bahsetmiştim.
Austen, erken kalkar, piyano çalardı. Saat 09.00’da kahvaltı hazırlar, kahvaltıdan sonra yazı yazmak için oturma odasına geçerdi. Annesi örgüsünü örerken o da yazardı.
Twain, sağlam bir kahvaltının ardından çalışma odasında akşam yemeğine kadar kalır ve yazardı.
Tolstoy “Her gün hiç aksatmadan yazmak zorundayım. Yazılarımı başarılı olmak için değil, rutinden çıkmamak için yazmak zorundayım.” der.
Murakami saat 04.00’da uyanır, 5 ile 6 saat arasında kesintisiz çalışır. Öğleden sonraları koşar sonra günlük işlerini yapar, okur, müzik dinler; saat 21.00’de uyur. ‘Tekrarlama benim için çok önemli. Bu bir tür hipnotizma. Düşüncelerimin derinliklerine erişebilmek için kendimi hipnotize ediyorum.’’ der The Paris Review’e verdiği röportajda.
Hemingway, bir kitap veya öykü yazdığında her gün sabahın ilk ışıklarıyla çalışmaya başladığını söylemiş. The Paris Review röportajında ‘Sabahın serinliğinde yazdıkça ısınırsın’ diyor.
Eğer yazarlar ve alışkanlıkları ilginizi çekiyorsa 3 kitap önerim var:
”Yazarın Odası 1 ve 2”( Kitaplar yazarların The Paris Review röportajları. Timaş yayınlarından çıkmış)
”Koşmasaydım Yazamazdım”( Haruki Murakami’nin rutinini anlattığı bu kitap da Doğan Kitap tarafından yayınlanmış.)
Kaynak:
Yazarın Odası 1